DEVAM: 101. Namaz
Kılanın Önüne Koyması Gereken Sütre
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
نُمَيْرٍ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ إِذَا خَرَجَ
يَوْمَ
الْعِيدِ
أَمَرَ
بِالْحَرْبَةِ
فَتُوضَعُ
بَيْنَ
يَدَيْهِ
فَيُصَلِّي
إِلَيْهَا
وَالنَّاسُ
وَرَاءَهُ
وَكَانَ
يَفْعَلُ
ذَلِكَ فِي
السَّفَرِ
فَمِنْ ثَمَّ
اتَّخَذَهَا
الْأُمَرَاءُ
İbn Ömer (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bayram günü namaz
kılmağa çıktığı zaman (önüne) bir kargı (dikilmesini) emrederdi. Kargı
dikildikten sonra insanlar da arkasında oldukları halde ona doğru namaz
kılardı. Seferde de böyle yapardı. Bu yüzden emirler de bunu adet edindiler.
Diğer tahric: Buharî,
salat; Tirmizî,,mevakitu's-salat; Nesaî, salat; ibn Mace, ikame
AÇIKLAMA: Hadis-i şerifte geçen "bu yüzden emirler
de bunu adet edindiler” sözü, îbn Mace'nin rivayetinde yoktur. Ali b. Müshir bu
hadisle ilgili açıklamasında, bu sözün aslında Nafi'e ait olduğunu ifade
etmiştir. Bu sözle ifade edilmek istenen şudur: Resul-i Ekrem (s.a.v.) bayram
namazında musallada önüne bir harbe (kargı) dikildiği için müslüman devlet
adamları, bayram namazlarında yanlarında harbe taşımayı adet edinmişlerdir.
Harbe kısa mızrak tarzında bir silahtır.[Mütercim Asım Efendi, Kamus Tercemesi, I,
106; Pakalın, M.Z., Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, 737]
Resul-i
Ekrem'in önüne dikilen bu harbenin Nebi'e nereden ve kimden geldiği söz konusu
olmuş ve bu mevzuda çeşitli rivayetler ortaya atılmıştır. Bazılarına göre bu
harbeyi Habeş Kralı Necaşî hediye etmiştir. Ömer b. Şeybe'nin
Ahbaru'l-Medinc'de rivayet ettiği bir habere göre Necaşî, Resülullah'a bir
harbe hediye etmiş, Efendimiz de bunu bir hatıra olarak saklamıştı. İşte sözü
geçen harbe bu harbedir.
Bazıları
da "Bu harbe, Zübeyr b. el-Avvam'ın Uhud'da öldürdüğü bir müşrikten
kalmıştır. Resul-i Ekrem bunu yanında taşır ve namaz kılarken önüne dikerdi"
demişlerdir.
Bütün
bu rivayetlerin çeşitliliğine bakarak şunu söylemek mümkündür. Necaşî'nin
gönderdiği harbe gelmezden önce Efendimiz (s.a.v.) Uhud Harbinde ele geçen
harbeyi sütre olarak kullanmış, Necaşî'nin gönderdiği harbe eline geçtikten
sonra sütre olarak onu kullanmıştır. Sütrenin eni ve boyu hakkındaki görüşleri
bir önceki hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.
Sütrenin hükmü hakkında Merhum Ahmed Naim Efendi şöyle diyor: "Aslında
duvarsız yerde namaz kılan kimsenin önünden geçilmesinden korkulması halinde,
orada namaz kıldığına alamet olmak üzere bir sütre dikmesinin mendub olduğunda
ittifak vardır. Kimsenin geçmeyeceğinden emin olunan yerde namaz kılan kimse de
imam Malik ile Şafiî'ye göre -bu mevzu-daki hadislerin çokluğundan dolayı- yine
sütre dikmekle mükelleftir. Bununla beraber Ata, Salim b. Abdullah, Kasım b.
Muhammed, Şa'bî, Hasan el-Basrî gibi tabiunun ileri gelenlerinin kırda sütresiz
namaz kıldıkları rivayet olunuyor. İmamın sütresi cemaat için de geçerlidir.[Ahmed Naîm, Tecrid
Tercemesi, II, 439]